18 Nisan 2012 Çarşamba

Nice Days With Stefanie :)

Sizlere en son yazımda İstanbul'a "Au Pair" yani çocuk bakıcılığı yaparak hem dilini geliştirmek hemde farklı kültürler tanımak amacıyla gelmiş olan Alman arkadaşım Stefanie'den bahsetmiştim. Bu buluşmadan bir kaç ay sonra bir pazar günü yanıma, çalıştığım şirkete 2 hafta staj yapmak için gelmiş olan Tuğçe'yi de alarak Stefanie ile buluşmak için Taksim'e gittim. Bu sefer hazırlıklı gitmiştim ve vejeteryan olan Stefanie'ye yemek yiyebileceğimiz yerleri sırasıyla saydım. Bir çok ayrı vejeteryan pizza seçeneği bulunan Pizza Hut'ta karar kıldık ve Stefanie ile hem yemeğimizi yediğimiz hem de birbirimizi görmediğimiz süre boyunca yaptığımız aktiviteleri anlattığımız güzel bir buluşma yaşadık. Daha sonra sohbetimize çay içerek devam etmek üzere Özsüt'e gittik ve birlikte bol gülmeli bir haftasonu geçirmiş olduk. Stefanie ile ayrılırken birbirimize bir daha arayı bu kadar açmayacağımızı söyledik ve nitekim de öyle oldu :)

Bu buluşmadan 1 hafta sonra Stefanie'den beni sadece İstabul'daki kız arkadaşlarıyla birlikte kutlayacağı doğum gününe davet eden bir mesaj aldım. Doğum gününe gelecek kişilerin hiç birini tanımıyordum ve daha önce hiç bu kadar kalabalık bir grup içerisinde ingilizce konuşmak durumunda kalmamıştım. Kendi kendime bunun benim için bir fırsat olduğunu söyleyerek Stefanie'ye doğum gününe geleceğimi haber verdim.

3 Mart Cumartesi günü Stefanie ve 2 arkadaşıyla buluşmak ve yemek yemek üzere 
Taksim'deki Midpoint'te gittim. Restaurant'ta gittiğimde Stefanie bir arkadaşıyla beraber oturuyordu. Onunda yabancı olacağını düşünerek sırıtır bir şekilde "Hi!" dedim ve "Merhaba" cevabı ile irkildim :) Tahmin edeceğiniz üzere Stefanie'nin arkadaşı Türktü ve benim bu başlangıcım uzun süre alay konusu oldu :) Daha sonra yanımıza babası Türk annesi Alman olan ama hiç Türkçe bilmeyen Helin Marie geldi. Helin, İstanbul'a bir kaç ay süre ile staj yapmak ve türkçe öğrenmek amacıyla gelmişti ve türkçeden başka dil bilmeyen babaannesi ve dedesi ile birlikte kalıyordu. Kendisinin türkçe, babaanne ve dedesinin de ingilizce ve almanca bilmedikleri düşünülürse nasıl anlaştıklarını çok merak ettim ve sadece günlük şeyleri sınırlı kelimeler ile konuştuklarını öğrendim.

Yemeğimizi %80 İngilizce %10 Türkçe ve %10'da Almanca konuşarak yedikten sonra Stefanie'nin diğer arkadaşlarıyla buluşmak üzere oradan ayrıldık.

Mc Donalds'ın önüne vardığımızda bizi sapsarı saçları ve porselen bebek gibi suratıyla Janett bekliyordu. Az önce tanıştığım kişilerin birini Türk olmasına rağmen Alman sandığım, diğerinin ise babasının Türk olmasından dolayı türkçe biliyor sandığım düşünülürse bu sefer emindim, karşımda duran kız safkan bir Almandı ve türkçe biliyor olamazdı, ama yine yanılmışım :D Janett, İstanbul'da türk erkek arkadaşı ile beraber yaşıyordu ve burada yaşadığı 1,5 sene boyunca türkçeyi gerçekten çok iyi öğrenmişti. Stefanie, Janett'in çok iyi türkçe konuştuğunu söylediğinde Janett'in bize dönerek hiç bir aksan olmadan düz bir türkçe ile "Yok ya çok iyi konuşamıyorum" demesi beni hem çok şaşırttı hemde çok güldürdü :)

Birlikte Ekvator Cafe Bar'a gittikten sonra yanımıza Stefanie'nin diğer arkadaşı Birce'nin de gelmesiyle kızlar kadrosu tamamlanmış oldu. Gecenin geri kalanını fıkra tadında 3 Türk, 2 Alman ve bir yarı Alman sohbet ederek geçirdik ve en kısa zamanda bunu yinelemek için sözleştik..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder