22 Kasım 2011 Salı

Yeni Eğlencem :)

İçimdeki bir şeyler yazma istediğini bastıramadığım bir an "neden benim de bir bloğum olmasın" diye düşünüp hevesle yazdıklarımı en iyi sunabileceğim blog sayfalarını araştırmaya başlamıştım. Neredeyse tüm blog sayfalarını araştırdıktan sonra şimdi de yazmakta olduğum "blogspot"ta karar kılmıştım. 


Blog yazılarımda hep yaşadığım olayları anlattığım için, internetten olmayan , benim olan fotoğrafları paylaşıyorum haliyle.. Gün geçtikçe internette görseller bölümünü gezerken ilgimi çeken ve arada bakmak için kaydettiğim fotoğrafları ve anlık duygularımı yansıtan şarkıları da başkalarıyla da paylaşmak istediğimi farkettim ve bunun için farklı bir konsept ile oluşturduğum bir "tumblr" sayfası açtım. 


Arka planlar, temalar, paylaşımlar, başkalarının tumblr hesapları derken tüm günümü harcadım ve bir kaç gündür kullanmakta olduğum "yeni bir eğlence" elde ettim :)


Yeni eğlencemin linki ; http://gizemgundogan.tumblr.com/


Keyifli seyirler :)

15 Eylül 2011 Perşembe

I Love Germans :)

CouchSurfing deneyimlerime hız kesmeden devam etmiş olsam bile yazmak için ancak fırsat bulabildim ve size tekrar son 2 haftada 2 Alman arkadaşımla yaşadıklarımı aktarmak istedim. :)
Özellikle buluşmak için Almanları aramıyorum ama bahsettiğim sitede İstanbul'u ziyaret eden gençlerin büyük çoğunluğunun Almanlar olduğunu söyleyebilirim. Durum böyle olunca bundan 2 hafta kadar önce yeni bir Alman arkadaş edinmiş oldum, buluşacağım yeni arkadaşımın adı Katharina'ydı :)


Bundan önceki buluşmamda Marissa ile farklı yerlerde beklemiş olmanın verdiği "Sütten ağzı yananın yoğurdu üfleyerek yemesi" misali telefonu olmayan Katharina'ya bir kaç gün boyunca Taksim'de hangi Starbucksta buluşacağımızı anlattım ve sonunda anlaştığımız saatte ve mekanda buluşmayı başardık :)
Bu sefer karşımda İstanbul'a 2 hafta için gelmiş acaip güleryüzlü ve akıllı bir kız vardı. Birlikte geçirmiş olduğumuz 3 saatlik sürede Türkiye'deki gençlerin neden İngilizce konuşamadıklarını,Almanya'daki Türklerin neden Türkiye'dekilerden bu denli "farklı" olduğunu ve daha bir çok konuyu dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım; aynı zamanda 3 farklı ülkede yaşamış birinden de bir hayli şey öğrendim.
Günün sonunda birbirimize yakın olduğumuz ilk ülkede buluşma sözü vererek ayrıldık..


Bir kaç gün sonra bayramda ziyaretimize gelen Alman arkadaşım Selma ile buluşma kararı aldık ve ben annemin yemeklerini bir hayli beğenen Selma'nın gitmeden bize akşam yemeğine gelmeyi daha çok isteyeceğini düşündüm. Selma yine eli boş gelmemişti ve bize badem şekeri getirmişti. Annemin karşısındakini doyurma iç güdüsü tekrar ağır bastı ve ben Selma'nın ülkesine döndüğünde Türkleri "ısrar etmeleri" ile hatırlayacağına artık emin olmuş oldum :)


Selma ile babamın çekişmeli tavla oyunundan sonra artık ayrılma vakti gelmişti ve ben sadece 4 kere görüştüğüm arkadaşımın ülkesine dönecek olmasına gerçekten üzülmüştüm.


Ve gerçekleştirdiğim buluşmalardan sonra anladım ki; şu Almanlar hiçte sanıldığı gibi soğuk insanlar değiller :)

2 Eylül 2011 Cuma

Şeker Gibi Bayram :)

Bir Alman Şeker Bayramında bir Türk ailesinin evinde ne yapar dedik, denedik gördük :) Bayramın 2. günü Alman arkadaşım Selma'yı evimize davet ettim. Onu duraktan alıp eve geldikten sonra içeri girdiğimizde İngilizce bilmeyen anne ve babamla Türkçe konuşmaya çalışması ve bize aldığı çikolataları verirken "İyi Bayramlar" demesi bizi çok eğlendirdi :)


Başta Selma ile anne-babam arasında çevirmenlik yaparken zorlansam da, babamın Selma ile Türkçe konuşması ve Selma'nın da bazen anlayabilmesi işimi iyice kolaylaştırdı. Türk yemeklerini çok sevdiğini söyleyen Selma ile ısrarı aynı ölçüde seven annem bir araya geldikten sonra Selma'nın Almanya'ya döndüğünde kilosundaki artışın sebebini tahmin etmenin zor olmayacağını söyleyebilirim :)


Selma'nın irmik helvasını çok sevdiğini söylemesiyle birlikte annemin yapmaya başlaması ve benim çeviremediğim şeyleri hareketleriyle anlatmaya çalışması günün en komik anlarındandı :)
Birlikte sofra kurmamız, kuzenlerimle beraber Bayram yemeği yememiz Selma'nın 18 gün oruç tuttuktan sonra bayramı bir Türk gibi yaşamasını sağladı :) 


Herkese iyi bayramlar..  http://fizy.com/#s/125yfh

29 Ağustos 2011 Pazartesi

Eğer Hala Cep Telefonu Olmasaydı Ne Mi Olurdu? :)

Bir önceki blog yazımda bahsettiğim Alman arkadaşım Selma ile buluştuktan sonra bana bir güven gelmedi değil hani :) Buluşmadan sonra kendi kendime "Neden bunu daha sık yapmıyorum" diye sordum ve böylece 2. CouchSurfing deneyimimi yaşamış oldum. Bu sefer buluşacağım kişi bir Amerikalıydı ve ana dili doğal olarak ingilizceydi :) "Neden olmasın canım" dedim ve 27 Ağustos Cumartesi günü için Marissa'ya söz verdim. Ama ufak bir sorunumuz vardı, Marissa cep telefonu kullanmıyordu. Başta tereddüt etsem de Marissa'nın Taksim Burger King'in önüne tam 13.00'da geleceğini söylemesiyle endişelerim geçiverdi. 


Buluşma günü 12.50'de İstiklal'in başındaki Burger King'in önünde beklemeye başladım. Dakikalar geçtikçe "ekilmiş" olmayı kendime konduramasam da bir şeylerin ters gittiği açıktı. Artık yaklaşan her kıza Marissa gözüyle bakıyor, yanımda benimle bekleyen insanlar başkalarıyla buluşup gittikçe daha da bozuluyordum. 13.20 sularında saçları Marissa'dan daha kısa bir kız Burger King'in kapısından içeri girdi ve sıraya girdi. Buluşacağım kişinin sadece fotoğraflarını görmüş olmam ve her gelenin o olmasını dilemem, bu kızı Marissa'ya benzetmeme yetti bile :) Planım şuydu, benzettiğim kişinin Türk olması ihtimaline karşı önce onunla Türkçe konuşacak, beni anlamadıysa "Are you Marissa?" diye soracaktım. İçeri girdim ve benzettiğim kızın yüzü duvara dönük bir şekilde yemek yediğini gördüm. Yüzüne doğru eğilip "Pardon saatinizi öğrenebilir miyim?" diye sordum. Kız cevap vermeyince yüzüne daha da yaklaşıp sesimi yükselterek "Saatiniz diyorum, kaç?" diye sordum. Cevap gecikince tam Türkçe bilmiyor diye konuya girecekken " Saatim yok" cevabıyla yıkıldım. Kapının önüne dönüp 15dk daha bekledikten sonra artık ekilmiş olduğuma emindim. Telefondan Facebook sayfama girip Marissa'ya onu bekleyip gittiğime dair bir mesaj attım ve bu kadar yolu 1 saat bekleyip gitmek için gelmemiş olmayı dileyerek Taksim'de yaşayan CouchSurfing arkadaşım Selma'ya mesaj attım. Selma 15 dk sonra yanımdaydı, ona olanları anlattığım sırada Facebook'a girdim ve Marissa'dan gelen mesajı gördüm. Tam 1.5 saattir Burger King'in önünde beni beklediğini söylüyordu. Nasıl olur derken yanımıza gelmesiyle durumu anladım. Marissa ile farklı Burger King'lerin önünde birbirimizi beklemiştik. Bu deneyimim bana cep telefonu yokken insanların birbiriyle nasıl buluştuklarını anlamam için yetti de arttı bile :)


Günün kalanı ana dili İngilizce olan ve aşırı hızlı konuşan bir kızı anlamaya ve ona laf yetiştirmeye çalışmakla geçti :)
İkinci Couch Surfing deneyimimin bana kattığı şey ise; bir daha telefonu olmayan bir kızla buluşmaya karar verirsem ona hangi Burger King'in önünde beklemesi gerektiğini daha iyi anlatmam olacaktır :D

28 Ağustos 2011 Pazar

My First Couch Surfing Experience :)

Mart ayında tam vizelerimin arifesinde bir hosting sitesi keşfettim. Nedir ne değildir diye bakarken giriş o giriş, bir daha çıkamadım :) Sitenin adı , Couch Surfing yani Kanepe Sörfü. Yurtdışındaki insanlarla iletişim halinde bulunup ülke ziyaretleri esnasında evinizde ağırladığınız ya da birlikte bir şeyler içip sohbet ettiğiniz uluslararası bir arkadaşlık sitesi. Başta nasıl güvenirim diye düşünürken o gün kendimi Türkiye'ye gelmiş olan yabancılara mesaj atarken buldum. Bu olay o kadar ilgimi çekti ki ingilizcemi geliştirme hevesiyle bir an önce vizelerimin biteceği ve siteden tanışıp arkadaş olduğum insanlarla buluşup sohbet edeceğim günleri iple çeker oldum. Ve gün geldi ilk CS deneyimimi yaşadım :)

5 Ağustos sabahı bir önceki gün 19 senelik arkadaşım İpekle kalıp 3 saatlik uykuyla tanımadığımız Alman biz kızla buluşacak olmanın etkisiyle "Napıyoruz biz ya" cümlesini tekrar tekrar kurarak 4 aydır konuştuğum CS'ci arkadaşım Selma-Paulina Breuste ile buluştuk. Gitmeden önce nasıl konuşcam ben şimdi bu kızla, onun ingilizcesi çok iyidir, ya anlayamazsam endişelerim Selma ile buluştuğumuz anda geçti. Bir anda kendimden beklemediğim bir şekilde konuşmaya, kendimi bile şaşırtmaya başladım :) Birlikte Taksim'deki Limonlu Bahçe'ye gittik. Ben konuşcak konu bulabilir miyiz acaba diye düşünürken orda 4 saat boyunca hiç ara vermeden konuştuk ve güldük. Biz ona ilginç Türk geleneklerini anlattık, o bize Türkiye'de bizim bile gitmediğimiz yerlerde yaşadıklarını... Günün sonunda o kadar kaynaşmıştık ki Selma'yla türk kahvesi içip birbirimizin falına bile baktık :) Ordan çıktıktan sonra Selma'ya yapılan Muhteşem Yüzyılda oynama teklifiyle ilgili tercümanlık bile yaptım :D 

Türkiye'yi tek başına gezmeye gelmiş; burda hem rehberlik hem de öğretmenlik yapıp aynı zamanda Türkiye'nin büyük çoğunluğunu gezmiş, farklı kültürden biriyle bu kadar iyi anlaşabileceğimi hiç tahmin etmemiştim. 


Taksim'den ayrılırken sadece ingilizcemi geliştirmek için buluşmayı planladığım kişiyle ne kadar iyi anlaştığmızı düşünüp, bir daha görüşebilmeyi diledim :)


Merak edenler için bahsettim sitenin linkini veriyorum. http://www.couchsurfing.org/
Sizinde benimki kadar güzel arkadaşlıklar kurmanız dileğiyle :)